Üniversiteye Başlangıçta Disleksiyle Yaşamak ve Uyum Süreci


 

Üniversiteye Başlangıçta Disleksiyle Yaşamak ve Uyum Süreci

Özet

Üniversiteye başlamak, her genç için yeni bir hayatın kapısını aralamak anlamına gelir. Ancak disleksiye sahip bireyler için bu süreç yalnızca akademik değil, duygusal, sosyal ve psikolojik yönleriyle de karmaşık bir deneyimdir. Bu makale, disleksiyle yaşayan öğrencilerin üniversiteye geçiş sürecinde karşılaştıkları güçlükleri, bu güçlüklerle başa çıkma stratejilerini ve eğitim kurumlarının sunabileceği destek olanaklarını çok yönlü biçimde ele almaktadır.

Giriş

Disleksi, kişinin zeka düzeyinden bağımsız olarak okuma, yazma ve harf-ses ilişkilerini çözümleme konusunda zorlanmasıyla karakterize edilen nörolojik temelli bir öğrenme farklılığıdır (Reid, 2019). Günümüzde artan farkındalık sayesinde, disleksi artık bir “engel” değil, “öğrenme biçimi farklılığı” olarak kabul edilmektedir.
Üniversiteye geçiş süreci, bireyin kendini yeniden tanımladığı, yeni çevrelere ve bilgi dünyasına adapte olmaya çalıştığı bir dönemdir. Bu dönemde disleksili öğrenciler, yalnızca akademik değil; öz güven, zaman yönetimi ve sosyal uyum alanlarında da çeşitli zorluklar yaşayabilir (Mortimore & Crozier, 2006).

Disleksi ve Akademik Uyum

Disleksili öğrenciler için üniversite ortamında en belirgin güçlüklerden biri, yoğun okuma gerektiren ders içerikleridir. Akademik metinler, uzun makaleler ve sınavlarda zaman kısıtlamaları, öğrencilerin performansını olumsuz etkileyebilir. Buna rağmen, uygun öğrenme stratejileri ve teknolojik desteklerle bu zorluklar aşılabilir.
Örneğin; metin okuma yazılımları, sesli not alma araçları ve konuşma-yazıya dönüştürücü programlar disleksili bireylerin öğrenme verimliliğini artırır (Altun & Yalçın, 2021). Ayrıca, üniversitelerdeki “Engelsiz Üniversite Koordinatörlükleri”, öğrencilerin sınavlarda ek süre alması, ders materyallerine dijital erişim sağlaması gibi kolaylıklar sunmaktadır (YÖK, 2023).

Psikolojik ve Sosyal Boyut

Disleksiye sahip birçok öğrenci, eğitim yaşamları boyunca yanlış anlaşılma veya etiketlenme korkusu yaşamaktadır. Üniversiteye başladıklarında, bu geçmiş deneyimlerin etkisiyle çekingen davranabilir, yardım istemekten kaçınabilirler. Ancak sosyal çevrenin destekleyici olması, özgüveni yeniden inşa eder.
Akran desteği, disleksiyle baş etmede en önemli faktörlerden biridir. Benzer zorluklar yaşayan bireylerin oluşturduğu dayanışma toplulukları, öğrencilerin hem duygusal yükünü hafifletir hem de pratik çözümler geliştirmelerine yardımcı olur. Psikolojik danışmanlık merkezlerinin sunduğu bireysel ve grup terapileri de öğrencinin stresle baş etme kapasitesini güçlendirir (Mortimore & Crozier, 2006).

Disleksiyle Baş Etme Stratejileri

Disleksiyle yaşamak, sürekli bir öğrenme ve uyum sürecidir. Üniversiteye yeni başlayan öğrenciler için aşağıdaki stratejiler bu süreci kolaylaştırabilir:

  1. Zaman Yönetimi: Okuma ve yazma süreçleri daha uzun sürebilir. Günlük çalışma planı oluşturmak, bölünmüş çalışma saatleriyle verimliliği artırabilir.

  2. Teknolojik Yardımlar: Sesli kitaplar, “speech-to-text” uygulamaları ve görsel öğrenme araçları disleksili bireylerin bilgiye erişimini kolaylaştırır.

  3. Kendini Savunma Becerisi (Self-Advocacy): Öğrencinin ihtiyaçlarını öğretim üyelerine açıkça ifade etmesi, adil bir öğrenme ortamı sağlar.

  4. Pozitif Psikoloji Yaklaşımı: Başarıya değil, ilerlemeye odaklanmak öğrencinin motivasyonunu artırır.

  5. Destek Ağı Kurmak: Aile, arkadaş ve danışman desteği, öğrencinin yalnızlık hissini azaltır.

Üniversitelerin Rolü

Eğitim kurumlarının rolü, yalnızca akademik bilgi sunmakla sınırlı değildir. Üniversiteler, farklı öğrenme biçimlerini tanıyan ve destekleyen yapılar kurmakla yükümlüdür.
“Engelsiz Üniversite” anlayışı, yalnızca fiziksel erişilebilirlik değil; aynı zamanda dijital, akademik ve duygusal erişilebilirliği de kapsar. Öğretim üyelerinin disleksi konusunda farkındalık eğitimleri alması, ders materyallerinin sadeleştirilmesi ve alternatif değerlendirme yöntemlerinin uygulanması bu yönde önemli adımlardır (YÖK, 2023).

Toplumsal Algı ve Farkındalık

Disleksiye dair yanlış algılar hâlâ yaygındır. Birçok insan, disleksinin zekâ eksikliğiyle ilişkili olduğunu sanmaktadır. Oysa disleksili bireyler, sıklıkla yüksek yaratıcılık, güçlü sezgisel düşünme ve problem çözme becerilerine sahiptir. Bu farklı bilişsel bakış, sanattan mühendisliğe, edebiyattan tasarıma kadar pek çok alanda yenilikçi düşünceler doğurabilir.
Ünlü fizikçi Albert Einstein, sanatçı Leonardo da Vinci ve yazar Agatha Christie gibi isimlerin disleksili olduğu bilinmektedir. Bu örnekler, öğrenme farklılıklarının insan potansiyelini sınırlamadığını, aksine çeşitlendirdiğini göstermektedir (Reid, 2019).

Sonuç

Disleksi, üniversiteye başlama sürecinde bir engel değil, farklı bir öğrenme penceresidir. Uygun destek, empati ve farkındalıkla bu süreç daha kapsayıcı hale gelebilir. Her bireyin öğrenme biçimi farklıdır ve bu farklılık, eğitimin doğasında yer almalıdır. Üniversitelerin görevi, öğrencilerin potansiyellerini gerçekleştirebilecekleri ortamları yaratmak, disleksili bireylerin de eşit fırsatlara sahip olmasını sağlamaktır.


Kaynakça (APA 7. Sürüm)

Altun, M., & Yalçın, D. (2021). Disleksi ve yükseköğretim: Öğrenme güçlüğü yaşayan öğrenciler için destek yaklaşımları. Eğitim Bilimleri Dergisi, 45(2), 178–193.
Mortimore, T., & Crozier, W. R. (2006). Dyslexia and difficulties with study skills in higher education. Studies in Higher Education, 31(2), 235–251.
Reid, G. (2019). Dyslexia: A practitioner’s handbook (6th ed.). Wiley-Blackwell.
Yükseköğretim Kurulu [YÖK]. (2023). Engelsiz üniversite kılavuzu. Ankara: YÖK Yayınları.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fotoğraf Makinesinin Teknik Yapısı ve Çalışma Prensibi

Polyushka Polye: Sovyetler Birliği'nin Unutulmaz Marşı

Fotoğrafın Görme Engelliler İçin Betimlenmesi: Görsel Dünyayı Ses ve Kelimelerle Anlatmak