“Sevmek Zamanı”: Sinemada Aşkın Metafiziği
“Sevmek Zamanı”: Sinemada Aşkın Metafiziği
Giriş
Türkiye sinemasının en özgün yapıtlarından biri olan Sevmek Zamanı (1965), Metin Erksan’ın sinema dili, düşünsel derinlik ve görsel estetik bakımından ulaştığı zirvelerden biridir. Film, romantik bir anlatıyı merkeze alıyor gibi görünse de gerçekte, aşkın doğasını, insanın hayal ile gerçek arasında kurduğu ontolojik bağı ve imgelerle yaşama arzusunun metafizik boyutlarını sorgular. Erksan’ın filmografisindeki toplumsal gerçekçi yaklaşımın yerini bu filmde daha soyut, daha varoluşsal ve daha felsefi bir tavır alır.
Sevmek Zamanı, yalnızca bir aşk hikâyesi değildir; insanın kendi tahayyülüyle kurduğu ilişkiyi, “gerçek sevgili” ile “zihindeki sevgili imgesi” arasındaki çatışmayı ve imgenin gerçeğin önüne geçtiği bir duygusal evreni inceler. Bu yönüyle film, hem Doğu hem Batı estetik geleneklerinden beslenen, benzersiz bir sinema düşüncesi ortaya koyar.
Aşkın Metafiziği ve İmgenin Üstünlüğü
Filmin merkezinde Halil’in Meral’e değil, Meral’in fotoğrafına âşık olması vardır. Bu ayrım, sinema tarihinde az rastlanan felsefi bir sorunsalı gündeme taşır:
Sevgi, bir insana mı yönelir, yoksa o insanın zihnimizde yarattığı imgeye mi?
Halil’in aşkı, fiziksel varlığa değil, zihinsel bir tasavvura yönelir. Böylece film, aşkın nesnesinin maddi bir varlık değil, ruhsal bir kurgu olduğunu ima eder. Bu anlamda Erksan, Platon’un idealar kuramını hatırlatan bir biçimde, “gerçeğin kendisi” ile “gerçeğin yansıması” arasındaki ilişkiyi ters yüz eder. Halil için fotoğraf, Meral’in bir kopyası değil, Meral’in en saf, en bozulmamış hâlidir.
Bu yaklaşım, modern psikanalitik kuramın “arzu nesnesi” kavramıyla da kesişir. Halil’in sevdiği şey, Meral’in varlığı değil; Meral’in onda uyandırdığı duyguların estetik ve sabit formudur. Böylece aşk, değişken insandan ziyade değişmeyen imgeye yönelir.
Sinematografide Mekânın Metafizik İşlevi
Sevmek Zamanı'nın önemli gücü, mekân kullanımındaki poetik sadeliktir. Adadaki yalı, yağmurlu İstanbul sokakları, boş iç mekânlar ve suyun sürekli varlığı…
Tüm bunlar, filmin ruhsal gerilimini şekillendiren metafizik bir atmosfer yaratır.
-
Yağmur, duyguların arınmasını ve aşkın ağırlığını sembolize eder.
-
Boş mekânlar, karakterlerin içsel yalnızlığını görünür kılar.
-
Su, aşkın akışkanlığını ve imge-gerçek arasındaki sınırın geçirgenliğini yansıtır.
Erksan’ın mekânı bir anlatı fonu olarak değil, karakterlerin iç dünyalarının açığa çıktığı felsefi bir yüzey olarak kullanması filmi benzersiz kılar. Mekân, karakterlerin psikolojik ifadelerini tamamlayan bir metafizik anlatı aracına dönüşür.
Doğu Estetiği, Batı Varoluşçuluğu
Filmdeki minimalizm, tekrar eden ritimler ve dingin planlar, Doğu sanatının meditasyonvari yapısıyla yakından ilişkilidir.
Buna karşın karakterlerin içsel çelişkileri, özellikle Halil’in varlıkla imge arasındaki sıkışmışlığı, Batı varoluşçuluğuna göndermeler taşır.
Bu iki estetik alanın iç içe geçmesi, filmi yalnızca Türk sinemasında değil, dünya sinema tarihinde de benzersiz bir konuma yerleştirir. Sevmek Zamanı, hem İbn Arabî'nin vahdet-i vücut anlayışındaki tasavvufi aşk düşüncesine hem de Kierkegaard’ın bireyin içsel gerilimine dair kavrayışına yakındır.
Aşkın Ontolojisi: Gerçek mi, İmge mi?
Aşkın maddi olandan ziyade zihinsel bir kurgu olduğunu iddia eden film, seyirciyi şu temel sorularla yüzleştirir:
-
Sevdiğimiz kişiyi mi seviyoruz, yoksa zihnimizde yarattığımız yansımasını mı?
-
Aşk, gerçeğe kavuşmak isteği midir, yoksa imgeyi koruma ve idealize etme arzusu mu?
-
Gerçek kişi kusurlu olduğunda, imgeyi ideal tutmak için gerçek kişiden kaçmak mümkün müdür?
Halil, imgeyi gerçek kişiye tercih ederek alışılmış romantik anlatının dışına çıkar. Meral’in kendisi bile Halil’in sevdiği yansıma kadar güçlü bir duygusal etki yaratamaz. Bu nedenle film, aşkın öznesini ve nesnesini yeniden tanımlar.
Görsel Dil ve Sinematografik Minimalizm
Metin Erksan’ın kadraj anlayışı, görüntünün ritmini yavaşlatan ve duyguların ağırlaşmasına izin veren bir biçimdedir. Kamera çoğu zaman hareketsizdir; uzun planlar, sessiz anlar ve bakışın sürekliliği ön plandadır.
Bu estetik, aşkın kendisini bir “hâl” olarak ifade eder:
Aşk, bir eylem değil, bir varoluş biçimidir.
Görüntülerdeki simetrik kompozisyonlar, karanlık-aydınlık karşıtlıkları ve tekrarlayıcı bir ritim, aşkın metafizik katmanlarını somutlaştırır. Bu anlamda film, sinemanın realist yüzünden çok, şiirsel sinemanın güçlü örneklerinden biridir.
Türk Sinemasında Öncü Bir Felsefi Tavır
1965 yılı, Türk sineması için melodramın hüküm sürdüğü bir dönemdir. Sevmek Zamanı, bu genel anlatı kalıplarından radikal biçimde ayrılır. Kahramanlar dramatik çatışmalara hapsedilmez; duygusal patlamalar yerine içsel yüzleşmeler ön plandadır. Film, geniş kitlelerce yıllarca anlaşılmamış olsa da bugün sinema düşüncesi açısından Türk sinemasının en özgün felsefi yapıtlarından biri olarak kabul edilmektedir.
Erksan’ın sinema dili, görsel sembolizm ve felsefi soyutlama bakımından uluslararası ölçekte karşılık bulacak derinliktedir.
Sonuç
Sevmek Zamanı, aşkın metafizik doğasına dair derin bir sorgulama metni olarak okunabilir. Metin Erksan, seyirciye yalnızca bir aşk hikâyesi anlatmaz; aşkın gerçeğe mi yoksa imgeye mi yöneldiğini, insanın zihinsel evreninin duyguları nasıl şekillendirdiğini ve imgenin insan ruhundaki yerini incelikli bir üslupla açığa çıkarır.
Film, Türk sinemasında felsefi derinliği, estetik sadeliği ve düşünsel cesaretiyle benzersizdir. Aşkı, kişiden çok bir imgenin yankısı olarak ele alması zaten başlı başına ileri görüşlü bir sinema hamlesidir. Bugün Sevmek Zamanı, sinemada aşkı yalnızca bir duygu değil, bir metafizik hâl olarak anlamak için temel metinlerden biri hâline gelmiştir.
APA 7 Formatında Kaynakça
Erksan, M. (Yönetmen). (1965). Sevmek Zamanı [Film]. Türkiye: Ar Film.
Arslan, S. (2011). Cinema in Turkey: A new critical history. Oxford University Press.
Dönmez-Colin, G. (2008). Turkish cinema: Identity, distance and belonging. Reaktion Books.
Özdemir, A. (2015). Metin Erksan sinemasında imge-gerçeklik ilişkisi: Sevmek Zamanı örneği. Sinecine: Sinema Araştırmaları Dergisi, 6(2), 45–62.
Suner, A. (2006). Hayalet ev: Yeni Türk sinemasında aidiyet, kimlik ve bellek. Metis Yayınları.
Yılmaz, M. (2019). Aşkın metafiziği bağlamında Türk sinemasında imge kullanımı. Türk Film Araştırmaları Dergisi, 4(1), 75–101.
Yorumlar
Yorum Gönder