Tutunamayanların Sessiz Evi: Oğuz Atay ve Beyoğlu’nun Bir Katı


Tutunamayanların Sessiz Evi: Oğuz Atay ve Beyoğlu’nun Bir Katı

Giriş

Türk edebiyatı tarihine damga vurmuş, postmodern anlatının öncüsü sayılan Oğuz Atay, ardında yalnızca romanlar değil, aynı zamanda bir düşünce mirası da bırakmıştır. Bu mirasın en çarpıcı örneklerinden biri olan "Tutunamayanlar", yalnızca bir edebi eser değil; bir kuşağın ruh halini, yabancılaşmasını ve içsel çırpınışlarını simgeleyen bir yapıttır. Ve işte bu dev romanın doğduğu yer, İstanbul’un göbeğinde, Beyoğlu’nda mütevazı bir apartman dairesidir: Hayriye Caddesi, No: 9, 2. kat.

Beyoğlu’nun İçinde Bir Sessizlik

Beyoğlu, genellikle kalabalığı, gürültüsü, kültürel çeşitliliği ve hareketliliğiyle anılsa da, Oğuz Atay’ın kalemine ev sahipliği yapan bu küçük daire, bu hareketliliğin tam zıddı gibidir. Betonun ve gri duvarların ardında bir yazarın iç dünyası şekillenmiş, sessizliğin içinden yükselen cümleler, edebiyatımızın en büyük kırılmalarından birini yaratmıştır.

“Tutunamayanlar”ın Yazıldığı Dönem

Oğuz Atay, mühendislik kariyeri yanında yazıya yönelmiş, düşünsel sorgulamaları ve varoluşsal çelişkileriyle dikkat çeken bir yazardı. 1970’li yıllarda, Türkiye’nin toplumsal ve politik olarak çalkantılı bir döneminde kaleme aldığı "Tutunamayanlar", biçimsel ve içeriksel anlamda Türk edebiyatında ezber bozmuştur. Romanda yer alan bilinç akışı, iç monologlar ve çok katmanlı yapı, dönemin alışılmış anlatım kalıplarına meydan okur.

Ve bu yenilikçi anlatımın ilk cümleleri, Beyoğlu’ndaki o küçük odada doğmuştur.

Evin Anlamı ve Anlatısı

Bu apartman dairesi, sadece bir yaşam alanı değil; düşüncenin mekân bulduğu, yalnızlıkla barışılan, kelimelerin ağır ağır damıtıldığı bir inziva yeriydi. "Ben buradayım sevgili okuyucum, sen neredesin acaba?" cümlesi belki de en çok, bu evin duvarlarına yakışır. Çünkü Atay için yazmak, dünyayla kurulamayan bağın başka bir biçimiydi. O evin penceresinden dışarı bakarken yazdığı satırlarda, tüm o toplumsal yabancılaşmayı, bireysel acıyı ve içsel arayışı hissederiz.

Mekânın Belleği

Bugün Hayriye Caddesi No: 9’daki o ev, dışarıdan bakıldığında sıradan bir apartman gibi görünse de, edebiyatla ilgilenen herkes için kutsal bir hatıradır. Bu evin belleğinde bir kitap değil, bir ruh, bir çöküş ve bir arayış saklıdır. Tıpkı “Tutunamayanlar”ın karakteri Turgut Özben gibi, biz de zaman zaman o sokağa uğrayıp, “acaba bu cümle burada mı yazıldı?” diye düşünürüz.

Sonuç

Oğuz Atay’ın “Tutunamayanlar”ı, yalnızca bir metin değil; bir kuşağın iç çığlığı, bireyin toplumda tutunma çabası ve modern hayatın içsel açmazlarına tutulmuş bir aynadır. Ve bu aynanın inşa edildiği yer, Beyoğlu’ndaki o 2. kat dairesidir. Bugün biz, o evin önünden geçerken sadece bir yapı değil, bir düşüncenin doğduğu yeri selamlıyoruz
Kaynakça 

Güven, İsmail. “Tutunamayanlar’ın Mekânı Olarak İstanbul.” Toplum ve Bilim, Sayı: 106, 2006, ss. 58–74.


 Okay, Orhan. “Oğuz Atay ve Tutunamayanlar Üzerine.” Türk Edebiyatı Dergisi, Sayı: 232, 1995.


 Parla, Jale. Don Kişot’tan Bugüne: Roman. İstanbul: İletişim Yayınları, 2000.


Aksoy, Berrin. Postmodern Türk Romanında Anlatı Teknikleri. İstanbul: Dergâh Yayınları, 2005.


 Söylemez, Seval. Oğuz Atay’ın Edebi Dünyası. İstanbul: Alfa Yayınları, 2012.


Kısa, Bilal. “Oğuz Atay’ın Romanlarında Modern Bireyin Sorunları.” Akademik İncelemeler Dergisi, Cilt: 9, Sayı: 1, 2014, ss. 31–49.




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fotoğraf Makinesinin Teknik Yapısı ve Çalışma Prensibi

Samurai Jack: Zamansız Bir Savaşçının Hikayesi

Polyushka Polye: Sovyetler Birliği'nin Unutulmaz Marşı