Dalgalarla Dans
“Kimse senin dalgalarla nasıl boğuştuğuna bakmaz.
Gemiyi limana getirip getirmediğine bakar.”
VICTOR HUGO
Dalgalarla Dans
Gemiler, her zaman limana varmayı düşler. Oysa denizlerin asıl hikâyesi, dalgalarla boğuşurken yazılır. Ufukta beliren fırtına bulutları, rüzgârın sesine karışan köpüklü dalgalar, geminin ahşabında yankılanan her inilti... İşte hayat dediğimiz bu maceranın özü, tam da burada saklıdır.
Bir kaptan, elleri titremeden dümeni sıkıca kavrar. Gözleri karanlığı delerken, içindeki korkuyu susturmaya çalışır. Çünkü bilir ki, liman her şeydir. Liman, sükûnettir, huzurdur, bitişin tatlı yorgunluğu. Ama dalgalar… Dalgalar, insana kim olduğunu hatırlatan çığlıklardır.
Dalgaların önemi unutulur. İnsanlar sadece geminin limana ulaşıp ulaşmadığına bakar. Kimse kaptanın ellerindeki nasırları, yüreğindeki çırpınışları ya da gecenin sessizliğinde iç çekişlerini görmez. Onlar sadece bir sonuca tanıklık ederler: Gemiyi getirdi mi, getirmedi mi?
Oysa kaptan için zafer limanda değildir. Zafer, her çarpmada direnen tahtada, her çığlıkta yeniden güç bulan yürekte saklıdır. Fırtınalar onun için bir düşman değil, bir sınavdır. Liman yalnızca bu sınavın hikâyesini taşır.
Ve kaptan, bir gün limana vardığında, usulca bir köşeye çekilir. O artık bir efsane değildir; o yalnızca dalgalarla dans etmiş bir insandır. Ama deniz, onun adını fısıldamaya devam eder. Çünkü asıl hikâye, limana varıp varmadığında değil, o dalgalarda ne kadar cesurca dans ettiğindedir.
Yorumlar
Yorum Gönder