Dalgaların Şarkısı

Dalgaların Şarkısı

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte Ege'nin sakin bir koyunda bir balıkçı teknesi demir aldı. Teknenin kaptanı olan Defne, çocukluğundan beri denizle iç içe büyümüş, dalgaların şarkısını dinlemeyi öğrenmişti. Babasından devraldığı bu küçük tekne, onun hem geçim kaynağı hem de hayallerinin pusulasıydı.

Deniz o gün sakin gibi görünse de, gökyüzünde dolaşan martılar bir fırtınanın yaklaştığını haber veriyordu. Defne, yılların deneyimiyle bunu hissetmişti ama geri dönmek istemedi. Bugün, denizin ona farklı bir hikâye anlatacağını hissediyordu.

Ağlarını denize atıp beklemeye başladı. Gözlerini ufka dikip derin bir nefes aldı; deniz tuzu ve yosun kokusu onun için hayatın özüydü. Bu sırada bir dalga teknenin yanına vurdu ve ağın içine takılan bir şey dikkatini çekti. Ağları çektiğinde, içinde eski bir cam şişe buldu. Şişenin içinde, yıllar önce yazılmış gibi görünen solgun bir mektup vardı.

Mektubu dikkatle açtı. Yazılar denizin rutubetiyle hafifçe silinmişti ama hala okunabiliyordu. Mektupta bir denizci, sevdiğine duyduğu özlemi ve bir gün eve dönme umudunu anlatıyordu. Mektup, bir gemi kazasında kaybolduğu anlaşılan birinin son duygularını taşıyordu.

Defne, o an denizin yalnızca bir geçim kaynağı olmadığını, aynı zamanda geçmişin sırlarını saklayan bir hazine olduğunu anladı. Bu şişe, onun için sadece bir mektup değil, denizin derinliklerinden bir çağrıydı: hayatta her dalga, bir hikâye taşır ve her hikâye bizi birbirimize bağlar.

Akşam olduğunda, Defne ağlarını topladı ve teknesiyle limana döndü. Ama o mektubu unutmadı. Onu çerçeveletip evinin duvarına astı. Artık her gün dalgalara bakarken, denizin yalnızca balık değil, hikâye de taşıdığını hatırlıyordu. Ve belki bir gün, kendisinin de denize bir hikâye bırakacağını biliyordu.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Fotoğraf Makinesinin Teknik Yapısı ve Çalışma Prensibi

Fotoğrafın Görme Engelliler İçin Betimlenmesi: Görsel Dünyayı Ses ve Kelimelerle Anlatmak

Polyushka Polye: Sovyetler Birliği'nin Unutulmaz Marşı